yan yana - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

yan yana



Bedeutungen von dem Begriff "yan yana" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 25 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
yan yana side by side adv.
General
yan yana abutting adj.
yan yana collateral adj.
yan yana adjoining adj.
yan yana joinant adj.
yan yana jugata adj.
yan yana side-to-side adj.
yan yana sistering adj.
yan yana shoulder to shoulder adv.
yan yana alongside adv.
yan yana abreast adv.
yan yana side to side adv.
yan yana fast beside adv.
yan yana cheek by jowl adv.
yan yana at close quarters adv.
Technical
yan yana collateral adj.
yan yana adjacent adj.
yan yana side by side adv.
Computer
yan yana side-by-side adj.
Informatics
yan yana juxtaposed adj.
Marine
yan yana aboard adv.
yan yana alongside adv.
Anatomy
yan yana approximal adj.
Sport
yan yana side by side adv.
Archaic
yan yana atwain adv.

Bedeutungen, die der Begriff "yan yana" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 206 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
iki tahtanın yan yana birleştiği çizgi seam n.
yan yana koyma juxtaposition n.
yan yana sayfaların satır hizası ayarı register n.
yan yana koyma apposition n.
yan yana olma collocation n.
yan yana/bitişik odalar adjoining rooms n.
kabini, kazanın arkası yerine, ortasında yan yana konumlandırılmış olan lokomotif camelback n.
yan yana koyan kimse apposer n.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç şekilde yan yana gelmesi bathos n.
yan yana bulunan bir dizi yer vianage n.
hanedan armalarında yan yana kullanılan bir çift şerit gemel n.
hanedan armalarında yan yana kullanılan bir çift şerit gemmel n.
hanedan armalarında yan yana kullanılan bir çift şerit gemel bar n.
hanedan armalarında yan yana kullanılan bir çift şerit gemelle n.
hanedan armalarında yan yana kullanılan bir çift şerit gemell n.
eşit öneme sahip olmayan yan yana gelmiş iki ünlüden az önemli olanı glide n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik akıl yürütme dialectic n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik açıklama dialectic n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik tartışma dialectic n.
kökü aynı sözcüklerin yan yana sıralanması paregmenon n.
beş atın yan yana araç çekmesini sağlayan düzenek five-abreast n.
yan yana araç çeken beş at five-abreast n.
beş atın yan yana araç çekmesini sağlayan düzenek five-horse string out n.
yan yana araç çeken beş at five-horse string out n.
savaşlarda yan yana dizilen asker alayı phalanx n.
(saldırı veya savunma amaçlı) yan yana dizilen insan grubu phalanx n.
ufak sembollerin yan yana getirilmesi ile yapılmış dekor semé n.
ufak sembollerin yan yana getirilmesi ile yapılmış dekor semée n.
dört atın yan yana gitmesini sağlayan aparat four-abreast n.
yan yana hizalanmış dört at four-abreast n.
yan yana gitmek sidle v.
yan yana olmak adjoin v.
yan yana koymak adjoin v.
yan yana koymak juxtapose v.
karşılaştırmak için yan yana koymak juxtapose v.
yan yana koymak collocate v.
yan yana gelmek come side by side v.
yan yana olmak touch v.
yan yana koymak appose v.
yan yana olmak line v.
(karşılaştırma için) başkasıyla yan yana koymak offset v.
(tahtaları) zıvana-kinişli geçme veya oluklu bağlantı ile yan yana veya uç uca monte etmek match v.
(hareket eden biriyle) yan yana gitmek coast [obsolete] v.
kütükleri yan yana dizerek (yol) inşa etmek corduroy v.
yan yana dizmek phalanx v.
yan yana sıralanmak serre v.
yan yana dizilmek serre v.
yan yana gitmek shoulder v.
yan yana koymak subjoin v.
yan yana yerleştirilmiş collocated adj.
yan yana yerleştirilen collocated adj.
yan yana (dizilmiş) flush-seamed adj.
yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden parallel adj.
yan yana olan collateral adj.
yan yana konmuş appositional adj.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç bir şekilde yan yana gelmesiyle nitelenen bathetic adj.
yan yana kıvrılmış huddled adj.
yan yana büzüşmüş huddled adj.
yan yana dikilmiş halkalardan oluşan (zırh) ringed adj.
yan yana dizilen multiple adj.
yan yana olan parallel adj.
birbiri ile alakasız görüntülerin yan yana sıralanması ile karakterize edilen phantasmagorical adj.
hemen hemen yan yana at close quarters adv.
yan yana olarak collaterally adv.
yan yana teklifsizce cheek by jowl adv.
balede yana, yan tarafa à la seconde adv.
yan yana olarak adjacently adv.
yan yana halde adjacently adv.
ile yan yana alongside prep.
Phrasals
iki şeyi yan yana koyup karşılaştırmak collate (something) with (something) v.
iki şeyi yan yana koyup karşılaştırmak collate something with something v.
yan yana yerleştirmek lay together v.
yan yana yatırmak lay together v.
yan yana sıralamak lay together v.
yan yana dizmek lay together v.
(iki şeyi/kişiyi) yan yana getirmek juxtapose (someone or something) with (someone or something else) v.
(iki şeyi/kişiyi) yan yana koyup karşılaştırmak juxtapose (someone or something) with (someone or something else) v.
yan yana yürümek march alongside v.
yan yana yatmak/uzanmak lay together v.
ile yan yana koymak place with v.
yan yana dizivermek string together v.
arka arkaya/yan yana sıralayıp bir şey oluşturuvermek string together v.
birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle yan yana koymak keep someone or something in with someone or something v.
yan yana/üst üste tıkmak jam together v.
birilerini/bir şeyleri üst üste/yan yana yığmak jam someone or something together v.
bir şeyleri yan yana/üst üste tıkmak jam something together v.
(birini/bir şeyi başka biriyle/bir şeyle) yan yana koyup karşılaştırmak juxtapose (someone or something) to (someone or something else) v.
(birini/bir şeyi başka biriyle/bir şeyle) yan yana getirmek juxtapose (someone or something) to (someone or something else) v.
birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle yan yana koyup karşılaştırmak juxtapose someone or something to someone or something v.
birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle yan yana getirmek juxtapose someone or something to someone or something v.
(biriyle) yan yana yatmak/uzanmak lie with (one) v.
biriyle yan yana yatmak/uzanmak lie with someone v.
yan yana getirmek push together v.
(bir şey) boyunca arka arkaya/yan yana durmak pull up along (something) v.
yan yana sıraya girmek line up alongside v.
yan yana sıra yapmak line up alongside v.
yan yana sıra oluşturmak line up alongside v.
yan yana sıra olmak line up alongside v.
yan yana sıraya dizmek line up alongside v.
yan yana sıraya koymak line up alongside v.
yan yana sıralamak line up alongside v.
yan yana sıraya sokmak line up alongside v.
biriyle/bir şeyle yan yana sıraya girmek/sokmak line up alongside someone or something v.
biriyle/bir şeyle yan yana sıraya girmek/sokmak line up alongside someone or something v.
(bir şeyleri) yan yana getirmek/koymak bring (something) together v.
ile yan yana koyup karşılaştırmak collate with v.
ile yan yana koyup karşılaştırmak juxtapose to v.
ile yan yana getirmek juxtapose to v.
ile yan yana olmak neighbor on v.
(bir şeyle) yan yana getirmek thrust against (something) v.
(bir şeyle) yan yana getirmek thrust up against (something) v.
Phrases
ile yan yana alongside of expr.
ile yan yana alongside of expr.
Colloquial
yan yana yatan kişiler bedfellows n.
Idioms
(biriyle) beraber/yan yana olmak be around v.
hemen yanında/bitişiğinde/yan yana/dibinde olmak neighbor on something v.
yan yana olmak be hand in hand v.
yan yana olmak go hand in hand v.
yan yana/omuz omuza çalışmak work hand in hand v.
yan yana durmak act shoulder to shoulder v.
yan yana olmak be shoulder to shoulder v.
(biriyle) yan yana olmak, durmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder (with somebody) v.
yan yana olmak, durmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder v.
(iki veya daha fazla kişiyi) yan yana getirmek throw (two or more people) together v.
(biriyle/bir şeyle) yan yana/omuz omuza çalışmak work hand and glove with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) yan yana/omuz omuza çalışmak work hand in glove with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) yan yana cheek by jowl (with somebody/something) expr.
yan yana getirilmiş anekdotlar bilimsel araştırma verilerinin yerine geçemez the plural of anecdote is not data expr.
Formal
yüce ve sıradan iki şey gülünç bir şekilde yan yana gelerek bathetically adv.
Trade/Economic
gemi ambarında malları bitiştirme ya da yan yana yanaştırma nesting n.
Technical
silindirleri dikey olarak yan yana motor in-line engine n.
yan yana koyma juxtaposition n.
yan yana bulunan iki geminin çarpışmadan birbirlerine dönebilmeleri için gerekli bir tür oryantasyon overlap n.
iki atın yan yana koşum takılmasında kullanılan bir tür çubuk doubletree n.
yan yana yerleştirmek collocate v.
ortak dingille yan yana birleştirilmiş bir çift tekerleği bulunan dual adj.
Computer
yan yana koyma tile n.
yan yana dizin biçimi run-in index n.
google'da tırnak kullanmadan iki kelimeyi yan yana aratıp tek sonuç elde etme googlewhack n.
yan yana iki pencerenin ayarlanması için kullanılan sürüklenebilir çubuk sash n.
Informatics
yan yana koyma juxtaposition n.
yan yana konmuş juxtaposed adj.
Mechanic
üzerinde ağır yüklerin taşınabilmesi için yan yana yerleştirilmiş bir dizi makara rollway n.
Textile
aynı rengin tonlarının yan yana oluşu shade n.
Dyeing
(boyada renk efekti) uzaktan bakılınca karışmış gibi duracak şekilde renkler yan yana getirilerek oluşturulmuş broken adj.
Furniture
yan yana eklenmiş üç koltuğu andıran (kanepe) tripleback adj.
Traffic
yan yana iki devamlı sarı yol çizgisi double solid yellow line n.
Aeronautic
yan yana yerleştirmek colocate v.
Marine
yan yana inşa edilmiş iki veya daha fazla karinası bulunan gemi multihull n.
(yat yarışında) yan yana bulunan iki yatın çarpışmadan birbirlerine dönebilmeleri için, arkadan gelen yatın öndekinin diğer tarafından geçmek ve bunun için de geri çekilmek zorunda kaldığı durum overlap n.
yan yana dizilmiş iki varilin karınları arasında kalan boşluk contline n.
yan yana dizilmiş iki varilin karınları arasında kalan boşluk cantline n.
yan yana dizilmiş iki varilin karınları arasında kalan boşluk cuntline n.
iki halatı yan yana koymak marry ropes v.
(iki halatı) aynı anda kavranıp çekilebilmesi için yan yana koymak marry v.
Anatomy
iki yüzeyin yan yana gelmesiyle oluşan sütür harmonic suture n.
iki yüzeyin yan yana gelmesiyle oluşan sütür harmony n.
Biology
kromozomların yan yana normal birleşimi parasynapsis n.
homolog kromozomların yan yana geldiği profaz alt evresi pachytene n.
mayoz bölünmede yan yana bir çift homolog kromozom olmayla ilgili bivalent adj.
mayoz bölünmede yan yana olan (homolog kromozom çifti) bivalent adj.
Marine Biology
üşüyen balıkların hareketsiz yan yana durmaları shimmies n.
Astronomy
iki tane olumsuzun yan yana gelerek olumlu hale geldiği argo ifade can't not (can not not) expr.
Zoology
burun delikleri yan yana ve aşağı yönlü olan eski dünya maymunları catarrhine n.
burun delikleri yan yana ve aşağı yönlü olan (makaklar vs.) catarrhine adj.
burun delikleri yan yana ve aşağı yönlü olan (makaklar vs.) catarrhinian adj.
Botanic
yan yana duran iki siperi andıran biscutate adj.
Breeding
ikiden fazla atın yan yana olması durumunda en dıştaki at tracer n.
ikiden fazla atın yan yana olması durumunda en dıştaki at trace horse n.
ikisi yan yana, bir diğeri de önde olacak şekilde koşum takılmış üç çeki hayvanı spike team n.
Linguistics
yan yana gelerek tek bir sesi temsil eden iki ünlü harf monophthong n.
(sözcükte) yan yana iki kez yazılan harf double n.
Environment
toprağı tutması veya sızıntıyı önlemesi için yan yana konulmuş kazık sırası sheath pile n.
Geography
batı-orta colorado'da bulunan elk dağları'nda yan yana olan iki dağ maroon bells n.
yan yana iki su kaynağını birbirinden ayıran tepe bölge ridgeline n.
Military
yan yana durulan düzen line of columns n.
yan yana tanzim collocation n.
yan yana üç veya daha fazla çıkarma bölgesine izni bulunan gemi multi-spot ship n.
askeri birlikte yan yana duran elemanlar arasında boşluk interval n.
yürüyüş hattının sağa veya sola dönük olup ön ve arka sıra yan yana yürüyecek şekilde ilerlemesi file marching n.
kum sepetlerinin yan yana konulup toprakla doldurulması şeklinde yapılan hızlı siper inşası flying sap n.
yan yana koyulmuş namlulardan oluşan bir çeşit top organ gun n.
Hunting
yan yana namlulu tüfek side by side shotgun n.
yan yana namlulu çifte side-by-side n.
Sport
yan yana monte edilmiş şekilli iki çelik plakadan oluşan zırh bases n.
Chess
erlerin yan yana geldiği dizilim phalanx n.
Art
benzeşmeyen form veya araçları hibrit şekil veya tasarımlarla yan yana koyma concrescence n.
eserde birbirine benzemeyen unsurların yan yana getirilmesi contrast n.
Music
ayakların yan yana kaydırılması ile gerçekleştirilen bir dans adımı slip step n.
tüm parçaları yan yana dizilmiş in score expr.
Theatre
yan yana dans eden dansçılar kickline n.
yan yana dans eden dansçılar rockettes n.
yan yana seyirci koltukları row n.
(tiyatroda) yan yana yerleştirilmiş arka plan dizisi pack n.
Librarianship
kitapların yan yana istifli halde dizildiği bir raf düzeni stacks n.
Archaic
yan yana iki hara arasındaki mesafe post n.
yan yana kıvrılmak huggle v.
yan yana sıralanmak serr v.
yan yana dizilmek serr v.
yan yana sıralanmak serre v.
yan yana dizilmek serre v.
(gemiler) yan yana board on board expr.
(gemiler) yan yana board and board expr.
(gemiler) yan yana board by board expr.
Engineering
(köprü mühendisliğinde) bir kablonun en ucundaki pim üzerinde yan yana parçalardan oluşan kısım cherd packing n.
Ornithology
(kuşlar) yere inerken yan yana hareket ederek alçalmak waffle v.